
Sınırlar, psikolojik açıdan, bizim bildiğimiz ve günlük hayatta algıladığımız şekliyle nedir?
Sınırlar, benliğimizin etrafında bir çerçeve gibidir. Bize destek ve yapı sağlar. İdealde bu çerçeve elastik olmalıdır; o zaman kendimizi güvende hissederiz ve aynı zamanda canlı oluruz. Ancak çoğu zaman çerçeve çok katıdır ve bir karakter zırhı oluşturur, bu da bizi hareketsiz ve sert yapar. Ya da çerçeve tamamen kaybolur, o zaman psikoz oluruz.
Farklı sınır türleri nelerdir?
İlk olarak, etrafımızdaki atmosfer ile kendi benliğimizi barındıran kapsayıcı arasındaki sınır. Bu sınır, idealde ne çok katı olmalı ne de çok elastik, bir neopren elbise gibi koruyucu olmalıdır. Sonra, benliğin zirvesi ile altındaki arasında yüzen bir su yüzeyi gibi olan sınır vardır. Altındaki şey, bizi temel düzeyde etkileyen ve harekete geçiren şeydir.
Neden insanlar olarak sınır koymamız önemlidir?
Sınır koymazsak, kendi benliğimizi geliştiremeyiz. Hatta, 3 yaşındaki bir çocuk olarak, kışlık montumuzu giymek istemediğimizde, örneğin, soğuk havada dışarı çıkmaya kararlı olurlar. Eğer buna izin verilmezse, bazen yere düşeriz. Bunu, görünüşte kendimize zarar verirken, aslında ebeveynlerimizden ayrışma isteğinden yaparız. Bu erken inatçılık, kendimizi kişilik olarak hissetmeye başladığımız şeyin tohumlarını atar.
Kendi sınırlarımız hayatımızı sınırlayabilir ve bizi engelleyebilir mi?
Sınırlar, bizi küçümsemelerden ve incinmelerden koruyan bir koruma duvarıdır. Ancak çoğu zaman kendimizi korumak amacıyla, sonrasında bizi engelleyen sınırlar çekeriz. Bu engellenme, seçeneklerimizi keşfetmememize ve eski, tanıdık alanlarımızda sıkışıp kalmamıza yol açar.
"Bu, sınır kişilik bozukluğu gibi ağır psikolojik bozukluklara yol açabilir. Burada, duyguların kademeli bir şekilde ilerleyen bir koridoru yoktur; sadece aşırılıklar arasında geçiş vardır: örneğin, aşırı sevgi ya da derin nefret."
Kendi sınırlarımızı aşmak olumlu olabilir mi?
Evet, çünkü o zaman daha önce yaşamadığımız yeni deneyimler ediniriz. Ancak bu, cesaret ve iyi anlamda bir başkaldırı gerektirir.
Eğer sınırlarım sürekli olarak başkaları tarafından ihlal ediliyorsa, bu psikolojik olarak bizimle ne yapar?
Bu, sınır kişilik bozukluğu gibi ağır psikolojik bozukluklara yol açabilir. Burada, duyguların kademeli bir şekilde ilerleyen bir koridoru yoktur; sadece aşırılıklar arasında geçiş vardır: örneğin, aşırı sevgi ya da derin nefret.
Eğer sınırları kurmayı hiç öğrenemediysem, ne olur?
O zaman başkalarının beni küçümsemesine ya da değerimi düşürmesine sürekli olarak katlanırım ve kendimi "değer" olarak satmaya başlarım.
Sınırların korunmaması ne gibi bir etki yaratır?
Bu, bizim hızla ve kolayca incinmemize yol açar.
Sınır ihlallerini nasıl ve ne zaman engelleyebiliriz?
Kendimize bir çerçeve koyarak ve örneğin bir randevuda ne kadar süre geçireceğimize önceden bir zaman sınırı belirleyerek. Veya bir psikoterapist olarak, her seansta 50 dakikalık bir zaman çerçevesi belirleyip buna sadık kalarak. Bu basit gibi görünse de, çok önemlidir. İçerik her zaman bir çerçeveye ihtiyaç duyar.